1244- VİCDAN VE MANTIK ÇATIŞMASI
Ahmet, kör olduğunu bildiği Mehmet’in bir uçuruma doğru yürüdüğünü görüyor, ama ondan hoşlanmadığı için aşağıya yuvarlanmasına göz yumuyor. Bu cinayet sayılır mı?
Ahmet’in kör Mehmet’i uçurum kenarında gördüğü ve hiçbir şey yapmadığı senaryo, vicdan ile mantığın çarpıştığı bir ahlaki ikilem sunuyor. Bu olayda, Ahmet’in eylemsizliği Mehmet’in ölümüne yol açsa da, vicdanımız bunu bir tür cinayet olarak algılayabilir. Ancak mantık devreye girince, tablo değişiyor. Gelin bu durumu adım adım inceleyelim.
Öncelikle, vicdan açısından bakalım. Ahmet, Mehmet’in kör olduğunu biliyor ve onun tehlikeli bir yola doğru yürüdüğünü görüyor. Bu bilgi, Ahmet’e bir sorumluluk yüklüyor. İçimizdeki o ses, “Neden uyarmadın? Neden yardım etmedin?” diye soruyor. Ahmet’in Mehmet’ten hoşlanmaması, bu eylemsizliği kişisel bir kinle motive ediyor. Bu, sanki Ahmet bilinçli bir şekilde Mehmet’in sonunu hazırlamış gibi hissettiriyor. Vicdanımız, yardım edebilecekken etmemeyi, aktif bir zarar vermekten farksız görüyor. Toplumda da böyle düşünüyoruz: Birinin boğulduğunu görüp kurtarmamak ya da yangında kapıyı açmamak, içimizi kemirir. Bu, insan olmanın gereği; empati ve yardımlaşma. Ahmet’in göz yumması, vicdan mahkemesinde suçlu bulunur, çünkü o anki sessizliği Mehmet’in hayatına mal oluyor. Bu, ahlaki bir cinayet; kalpte işlenmiş bir suç.
Ama mantık penceresinden bakınca, resim farklılaşıyor. Cinayet, genellikle aktif bir eylem gerektirir: Bıçaklamak, zehirlemek ya da itmek gibi. Ahmet hiçbir şey yapmıyor; sadece izliyor. Türkiye’de yasalar, belirli durumlarda ihmali suç sayabilir. Örneğin, trafik kazasında yaralıya yardım etmemek suçtur, çünkü bu, özel bir yasal sorumluluk yükler. Ancak Ahmet ile Mehmet’in durumu farklı; bu, rastgele bir karşılaşma. Ahmet, Mehmet’in bakıcısı ya da ailesi değil, sadece bir tanıdık. Mantık der ki: Ahmet’in eylemsizliği trajik, ama o uçurumu yaratmadı, Mehmet’i oraya yönlendirmedi. Yasal olarak, böyle bir durumda Ahmet’in yardım etme zorunluluğu bulunmuyor. Eğer her yardım etmediğimiz durum cinayet olsaydı, sorumluluk sınırları belirsizleşirdi. Örneğin, sokakta birine kötü olduğunu görüp durmamak, ahlaken yanlış olsa da, genelde yasal suç değil. Mantık, sorumluluğu sınırlar: Kişi, kendi eylemlerinden sorumlu, başkalarınınkinden değil. Ahmet’in kinini bir kenara koyarsak, bu sadece bir tesadüf; kin varsa bile, o kin aktif bir plana dönüşmemiş.
Bu ikilem, hayatın gri alanlarını gösteriyor.
Vicdanımız bizi daha iyi insanlar yapmaya iterken, mantık toplumun kurallarını
korur. Ahmet’in durumu, belki yasal olarak cezalandırılmayacak, ama vicdan
azabıyla yaşayacak. Sonuçta, gerçek cinayet kalpte başlar, ama mantık bunu
kanıtlayamaz. Bu tür senaryolar, bizi sorgulatır: Yardım etmek zorunluluk mu,
yoksa seçim mi? Belki de en büyük ders, vicdanın sesini dinlemek; çünkü mantık
soğuk kalır, ama vicdan ısıtır ya da yakar.
Adı Soyadı: Ogeday Kahveci
Sınıf / No: 11/B – 1244

Yorumlar
Yorum Gönder