897 - "Çünkü insan, birey olarak yalnız kendi kişisel hayatını değil, aynı zamanda, bilinçli veya bilinçsiz olarak, kendi çağının ve çağdaşlarının hayatlarını da yaşar..."


        Thomas Mann’ın Büyülü Dağ romanında geçen “Çünkü insan birey olarak yalnız kendi kişisel hayatını değil, aynı zamanda bilinçli veya bilinçsiz olarak kendi çağının ve çağdaşlarının hayatını da yaşar.” cümlesi, insanın yalnızca kendine ait bir varlık olmadığını; içinde bulunduğu zaman, toplum ve koşullarla birlikte şekillendiğini vurgulayan derin bir düşünceyi barındırır. Bu ifade, birey ile toplum arasındaki kopmaz bağı felsefi bir bakış açısıyla ele alır.

        İlk bakışta insanın hayatı, kendi kararları, tercihleri ve yaşadıkları üzerinden ilerliyormuş gibi görünür. Ancak bu cümle bize, bireyin sandığı kadar bağımsız olmadığını hatırlatır. İnsan, doğduğu andan itibaren bir çağın içine düşer. O çağın düşünce yapısı, değerleri, korkuları, umutları ve sorunları bireyin hayatına farkında olmadan sızar. Kişi kendi hayatını yaşadığını düşünürken aslında çağının izlerini de taşır. Örneğin savaş döneminde yaşayan bir insanın hayatı ile barış içinde yaşayan bir insanın hayatı aynı olamaz; çünkü çağ, bireyin düşünme biçimini ve hayata bakışını doğrudan etkiler.

        Thomas Mann’ın bu sözü, bireyin çağdaşlarıyla olan görünmez bağını da ortaya koyar. İnsan, tek başına yaşayan izole bir varlık değildir. Toplum içindeki diğer bireylerle aynı dili konuşur, benzer sorunlarla karşılaşır ve ortak duygular yaşar. Bu nedenle insan, kendi mutluluğunu ya da acısını yaşarken bile aslında başkalarının yaşadıklarından etkilenir. Bilinçli olarak bunu fark etmese bile, toplumun genel ruh hali bireyin ruhuna yansır. Bu durum, insanın hem bireysel hem de toplumsal bir varlık olduğunu gösterir.

        Bu düşünce aynı zamanda insanın sorumluluğunu da gündeme getirir. Eğer birey yalnızca kendisi için yaşamıyorsa, yaşadığı çağın bir parçasıysa, o hâlde yaşananlara kayıtsız kalması da mümkün değildir. Toplumda olup bitenler, adaletsizlikler, ilerlemeler ya da gerilemeler bireyi de ilgilendirir. Bu açıdan bakıldığında Thomas Mann’ın cümlesi, insanı pasif bir izleyici olmaktan çıkarıp çağının tanığı ve hatta sorumlusu hâline getirir.

        Sonuç olarak bu cümle, insanın kimliğinin yalnızca “ben”den ibaret olmadığını güçlü bir şekilde ifade eder. İnsan, kendi hayatını yaşarken aynı zamanda çağının ruhunu da taşır. Bu nedenle bireyin kendini anlaması, içinde bulunduğu zamanı ve toplumu anlamasından ayrı düşünülemez. Thomas Mann’ın bu sözü, insanın hem bireysel hem de toplumsal bir varlık olduğunu hatırlatan, derin ve düşündürücü bir felsefi tespittir.

Adı Soyadı: Hamza Elhaman

Sınıf / No: 11/B – 897


Yorumlar

Popüler Yayınlar