1372 - SIRADANLIK DEĞERSİZLİK MİDİR?
"Çünkü
insan, birey olarak yalnız kendi kişisel hayatını değil, aynı zamanda, bilinçli
veya bilinçsiz olarak, kendi çağının ve çağdaşlarının hayatlarını da
yaşar...". Aslında bir cümleyle
sınırlandırılmış bu düşünce bir insanın hayatında aradığı anlamı bambaşka bir
yöne çekebilecek kadar güçlü. Konuştuğumuz dil, kurduğumuz hayaller, etik
anlayışımız, güldüğümüz bir espri, giydiğimiz kıyafet ve daha nicesi bizi kendi
çağının ortalama özellikleri üzerine işlemiş bir insan yapar. Bunun iyi mi
yoksa kötü bir şey mi olduğu ise insanın aklını tırmalayan başka bir bakış
açısı. Çağımızın özelliklerini taşıyan sıradan bir örnek veya aynı insanlar
olmak, kişinin kendi hayatını herkesten bağımsız yaşayamaması… Düşünüldüğünde
insanın düşüncelerden ve ayrıcalıklardan uzak alelade bir beden olduğu kanısını
ortaya koyar. Aykırı bir insan gibi yaşamak istesek bile dünyada kendimizin
tıpatıp özellik ve düşüncelerine sahip bir insanın var olduğu gerçeğiyle yüzleşmemiz
gerekir. Bununla birlikte, bu fark ediş insanı bütünüyle umutsuzluğa sürüklemek
zorunda değildir. Aksine iyi yönlerinin olduğu da aşikâr. İnsanın kendini
çağından ve başkalarından tamamen soyutlayamaması, anlam arayışını değersiz
kılmak yerine ona yeni bir derinlik kazandırır. Kişi benzerlikler içinde yeni
bir uyum ve ahenk yakalar, güçlü bir aitlik hissi bulur. Çünkü anlam, çoğu
zaman mutlak bir özgünlükte değil; ortak deneyimlerin içinden süzülerek, onlara
verilen kişisel tepkilerde ortaya çıkar. Aynı dili konuşan, benzer korkularla
büyüyen ve benzer hayallere maruz kalan insanlar arasında fark yaratan şey, bu
ortak zemine nasıl bastığımızdır. Burada farklılık yaratan şey toplulukların
ortaklıklarda buluşup birbirlerine kattıklarıdır. Benzerliklere takılı kalmayıp
sıradanlıkta bile buluşulsa ortaya konan her şey bir yeniliktir. O noktada bir
farklılık bulunur, kendimizi aşmak, sadece bireyselliğin ön planda olması
gerekmediğini anlamak bile büyük bir adım, farklılıktır.
Belki de
asıl mesele, çağın izlerini taşımak değil; bu izlerin bizi bütünüyle
belirlemesine izin verip vermemektir. İnsan, tamamen özgür bir bilinç olmasa da
bütünüyle edilgen bir varlık da değildir. İçinde doğduğu şartları seçemez ama
onlara karşı geliştirdiği tavrı seçebilir. Sıradanlık korkusu, çoğu zaman
yanlış bir beklentiden beslenir. Eşi benzeri olmayan bir hayat yaşama
zorunluluğu hisseder insan. Oysa anlam, benzersizlik iddiasında değil,
farkındalıkta gizlidir. Bu yüzden insanın kendi çağının bir ürünü olması, onu
yalnızca “ortalama” kılmaz. Aynı koşullarda yaşayan milyonlarca insan arasından
her biri, aynı sorulara farklı tonlarda cevaplar verir. Kimisi uyum sağlar,
kimisi itiraz eder, kimisi susar, kimisi dönüştürmeye çalışır. İşte bu küçük
sapmalar, insanın kendine ait alanını oluşturur. Tam anlamıyla bağımsız bir
hayat mümkün olmasa bile, bilinçli bir hayat mümkündür.
Sonuçta
insan, ne bütünüyle kendine ait bir ada ne de kalabalık içinde silinip giden
bir gölgedir. O, çağının içinde nefes alan ama o çağı aşmaya azmetmiş bir
varlıktır. Belki de aranan anlam, bu ikisi arasındaki gerilimde saklıdır: Hem
ait olmak hem de mesafe koyabilmek, çağın ilerisinde olmak için sıradanlığın
lanetiyle değil farkındalıkların birleşimiyle var olabilmektir hayatta.
Adı Soyadı: Yaren Mutlu
Sınıf / No: 11/B – 1372


Yorumlar
Yorum Gönder